13 Aralık 2009 Pazar

YALNIZLIK

Yalnızlığımı görüyorum
Sabaha karşı,
Uykusuz gözlerimle.
Evimin beyaz duvarlarında,
Adım adım.
Ve
Yumuyorum gözlerimi
Seni görüyorum.
Benden çok uzaklar'da
Yapa yalnız.
Oturup ağlıyorum.
Senin yalnızlığına
Benim yalnızlığıma.

Benhur.  28.12.1980 Peine.

1 Kasım 2009 Pazar

Mustafa Kemal Atatürk

Yüzyıldanberi küçük asya'nın çıkardığı en büyük lider.
(the japan chronicle, kobe)


Dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahilerdendir. Dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir.
(an nahar, beyrut)


'Atatürk'ün ölümü ile dünya büyük bir liderini kaybetti.'
(Gazeta del Ppopolo gazetesi, italya, 11 Kasım 1938


'Atatürk, bir medeniyet kaynağı idi.'
(isviçre)


'Atatürk, askeri dehâ ile devlet adamı filozof dehâsını toplamıştır.'
(ispanya)


Atatürk, yalnız Türk milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletler önderiydi.


O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.
(bayan sucheta krıpalanı, hint parlamento heyeti başkanı)


Atatürk öldü. barış kubbesinin doğu sütunu yıkıldı. artık evrende barışı kimse garanti edemez. nitekim avrupalı devlet adamları;


o'nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felâketinin içine sürüklemişlerdir.
(fransız gazetesi sanerwin)


Tarih çok büyükler gördü. İskenderler'i, Napolyon'ları, Washington'ları gördü.


fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı.
(l'ıllustration, fransa)


'Atatürk, bütün Asya kıtasının Ata'sıdır.'
(Çin) 
Bütün dünyanın, hakkında ki duygu ve düşünceleri onun değerini kanıtlar.

24 Ekim 2009 Cumartesi

Hayatın anlamsız geldiği an.

Yıllarca mutlu beraber yaşadıktan sonra,
terkedilerek yalnız bırakıldığını anladığın andır.
O andan itibaren bütün günlerin karanlıkdır,
Düşünürsün hayat bu kadar mı acımasızdır..

Benhur Uçuk

11 Ekim 2009 Pazar

Rafta ki Türkçe


Ege üniversitesi iletişim fakültesi gazetecilik bölümü yayını olan kalem gazetesinin 2003 ocak ayısında, doç. dr. Mustafa oner'in makalesi.
Karaman oğlu Mehmet bey'in, divanda, dergahda, bargahta, mecliste, meydanda türkçe ilkesi bu günde geçerli. Türkçenin toplum konumunun yanı sıra, bilim ve uygarlık üretme iddiasına da set vurulmak istendiğine tanık olunmaktadır. Yapılması gereken, Türkçe'ci bir tüketici ordusunu kendi gücünden haberdar edecek bir sivil toplum bilinçlenmesidir.

Nereye gidiyorsun?


Terk edilen insanın ilk sorusudur. Nereye gidiyorsun? Hani hiç ayrlmayacaktık, böylemi kavilleşmiştik? Yalnızlığa bıraktığın bu gözleri özlemeyecekmisin? Sorular, sorular? Gitmeye karar vermiştir bir kez, arkasına bakmadan yeni bir yaşama yelken açmaktır amaç. Arkasında bıraktığı yaşlı gözleri düşünmeden yürür, yürür.

Aşık olmak



Sevmek ve sevilmenin göstergesidir. Mutlu olmanın tek yolu aşık olmaktır. Bütün baskıları bir kenara atıp özgürlüğü yaşamalı aşık olan kişi. O zaman mutluluğu yakalayabilir insan. Aşk, yaratıcının insan oğluna verdiği en kutsal duygudur. Kısıtlanmamalı, yaşanmalı.

Karlofca antlaşması.



Avrupalıların Türkleri Avrupadan çıkarıp atmak için başlattıkları eylemin, başlangıcı olan anlaşmadır. İki yüz yıl sonra başarmışlardır.

Karlofça Antlaşması
, (26 Ocak 1699) tarihinde Osmanlı Devleti ile başlarında Avusturya İmparatorluğu bulunan Kutsal İttifak devletleri (özellikle Venedik, Lehistan ve Rusya) arasında imzalanmış olan bir barış antlaşmasıdır. Karlofça bugünkü Sırbistan'ın sınırları içinde yer alan (Almanca: Karlowitz, Sırbca: Сремски Карловци/Srijemski Karlovci adı ile anılan) küçük bir kasabadır. Antlaşma 16831698 Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'nın sonucunda imzalanmıştır.

  • Müzakereler ve imzalanma

İki ay süren antlaşmanın müzakerelerinde Osmanlı Devletini Reis-ül Küttab Rami Mehmed Paşa ve Baştercüman Aleksandros Mavrokordatos temsil etti. Kutsal İttifak ülkelerini temsil eden delegeler Avusturya İmparatorluğu için Kont Franz Ulrich Kinsky, Venedik Cumhuriyeti için Carlo Ruzzi, Lehistan Krallığı için Malaçowski ve Rus Çarlığı için Prokopij Wosnitzin idi. Müzakerelere danışman olarak katılan İtalyan asıllı Luigi Ferdinando Marsigli ise antlaşma imzalandıktan sonra 850 km uzunlukta bulunan yeni Osmanlı-Avusturya sınırının haritasının çizilip tesbit edilmesi için kurulan komisyon başkanlığını yapmıştır.


Günümüzde Karlofça kasabasının görünümü
Müzakereler sırasında, barış müzakereleri tarihinde ilk defa olarak, taraflar yuvarlak bir masa etrafında toplandılar. Müzakerelerin yapıldığı büyük çadırın 4 değişik girişi bulunmaktaydı ve böylece hiçbir taraf için çadıra giriş protokolünde öncelik sağlanmamış oluyordu.
26 Ocak 1699 günü imzalanan Karlofça Antlaşması ile Banat ve Temeşvar hariç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakıldı. Ayrıca barışın süresi 25 yıl olarak belirlenirken, antlaşmanın garantör devleti de Avusturya olmuştur.

  • Sonuçlar

Karlofça Antlaşması Osmanlı Devleti'nin batıda büyük çapta toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Karlofça Antlaşması'ndan sonra Osmanlı Devleti kaybettiği toprakları geri alma siyaseti izlemeye başlamıştır. Böylece duraklama dönemi biterken, gerileme dönemi başlamıştır.
Avusturya'nin barış görüşmelerini kabul etmesinin başlıca sebebi batıda çıkması önlenemez olduğu gayet açık olan savaştı. Habsburg Hanedanı'nın İspanya kolundan olan İspanya Kralı II. Carlos fiziksel ve akılsal kusurlu idi ve çocuksuzdu. İspanya krallığına varis olarak iki değişik hanedan temsilcisi bulunmaktaydı: Birisi Kutsal Roma Germen İmparatoru olan Habsburg hanedanından I. Leopold diğeri ise Bourbon Hanedanı'ndan Fransa Kralı XIV. Louis. Her ikisi de İspanya İmparatorları II. Felipe'nin torunu ve sonraki IV. Felipe'un damatları olup her ikisinin de İspanya tahtı üzerindeki iddiası ayni güçte idi. II. Carlos kendine varis olarak önce I. Leopold'u seçmisti ama sonra fikrini değiştirip XIV. Louis'i varis yapmıştı. Fransa ve İspanya'nin birleşmesi ve (İspanya'yı da idaresine geçiren) Fransa'nın Avrupa'nın ve Amerika ve Asya'da İspanya kolonilerine sahip süper-güçlü ülkesi olarak ortaya çıkması Avusturya'yı olduğu gibi diğer birçok batı Avrupa ülkesini de korkutmaktaydı. Bu karmaşık İspanya veraseti sorunu bir Avrupa savaşı ortaya çıkarması bekleniyordu. Nitekim de Karlofça Antlaşması'ndan 2 yıl geçmeden beklenen oldu ve 1701-1714 döneminde 13 yıl süren ve ilk büyük Avrupa savaşı olan İspanya Veraset Savaşları başladı. Karlofça'ya İngiltere ve Hollanda'nın arabuluculuk yapmaya çok hevesli olmaları ve Avusturya'nın bu antlaşmaya hemen razı olması hep bu beklenen savaş nedeniyledi.
Alıntı özgür ansiklopedi vikipedi.

Osmanli-nisani.svg

Huzursuzluk yaratan düşünceler.



Milyonlarca insanın gün içinde yaşadıkları ve duydukları negatif olaylardan etkilenerek hissetikleridir. Bazende geçmişteki yanlış davaranışlarını hatırlayarak huzursuz olmalarıdır. Çocukken, gençken yapılan yanlış davaranışları hatırlamak bile huzursuzluk yaratabiliyor. Kimi zaman ise sebebini bilmediğin bir huzursuzluk yaşanır ki en kötüsü de odur. Sebebini bilsen bir çözüm düşünebilirsin. Bu huzursuz olma durumu benim kaderim dersin sineye çekersin. Kaderciler insan beyninin gücünün farkında olmayanlardır. Aslında yapılabilecek tek şey bir psigolog'la iletişime girmek olmalı.

Taklitcilik.

Kendi yaratıcılığı olmayan kişi davranışları. Özenti de diyebiliriz buna. Ne yazık ki milletce taklitciliğe yönelmişiz. Kendimizi körlemişiz, halbuki bizim insanız da bir şeyler yaratabilir. Taklitcilik yaparak işin kolayına kaçıyoruz.

Türk köylüsü.





Kırsal kesimde yaşayan hayvancılıkla ve toprakla geçimini sağlayan, yaşam şartları zor olan vatandaşlarımızdır. Efendimizmidir? Öyle söylenmiştir fakat ne yazık ki ikinci sınıf vatandaş olarak görülmektedir. Köylü vatandaşlarımızı eğitmek, geliştirmek amacıyla kurulan köy enstitüleri kapatılmamış olsaydı köylümüz gerçekten milletin efendisi olacaktı.

Devrim bir efsane değil özgürlük ütopya değil.





Devrim efsane, özgürlük ütopya değildir. İnsanlık tarihi, yapılan devrimler ve özgürlük mücadeleleriyle bu günlere ulaşmıştır. Dünyanın bir çok yerinde halen devrim ve özgürlük için mücadele veren toplumlar ve önderler çıkacaktır. Ezilen halklar özgürlüklerini elde etmek ve devrim yapmak bilincine varmışlardır. Emperyelist düzene karşı sömürülen halkların tek amaçları devrim yaparak özgürlüklerine sahip olmaktır.

Geç karşılaşmak.




Geç karşılaşmak, kendisi gibi düşünen insanlara raslayıp birlikte hoşça vakit geçirilen kişi söylemi. Günümüzde, uyum sağlayabileceği insanları bulamamanın sıkıntısını yaşayan kişinin bir tesadüf neticesinde raslayıp mutlu olduğu anda geç karşılaşmanın acısını yüreğinde hissetmesidir.

Sanat





Sanat, yaratıcının yarattığı insana, bahşettiği yaratma gücüdür.

Kişilerin yaşadığ süreç'de okuması gereken kitaplar



1- (bkz: Milli kurtuluş tarihi) ( Doğan avcıoğlu)
2- (bkz: Devrim ve demokrasi) ( Doğan avcıoğlu)
3- (bkz: Tek adam) ( Şevket süreyya aydemir)
4- (bkz: İkinci adam) ( Şevket süreyya aydemir)
5- (bkz: Türklerin tarihi( Doğan avcıoğlu)
6- (bkz: Zor oyunu) ( Erol toy)
7- (bkz: Çankaya) ( Falih rıfkı atay)
8- (bkz: Namık kemal) ( Mithat cemal kuntay)
9- (bkz: Yedi çınar yaylası) ( Kemal tahir)
10- (bkz: 150 likler) (İlhami soysal)
11- (bkz: Ay büyürken uyuyamam) ( Necati cumalı)
12- (bkz: Zeliş) ( Necati cumalı)
13- (bkz: Tütün zamanı) ( Necati cumalı)
14- (bkz: Nazım hikmet in son yılları) ( Zekeriya sertel)
15- (bkz: Bu dünyadan nazım geçti) ( Vala nurettin)
16- (bkz: Sakıncalı piyade) ( Uğur mumcu)
17- (bkz: Tüfek icat oldu) ( Uğur mumcu)
18- (bkz: Savunma) ( Yılmaz güney)
19- (bkz: Siz kimi kandırıyorsunuz) ( Soner yalçın)
20- (bkz: Umut) ( Ayşe kulin)
21- (bkz: Memleketimden insan manzaraları) ( Nazım hikmet)
22- (bkz: Ermeni iddiaları ve gerçekler) ( dr Hüsamettin yıldırım)
23-(bkz:Berlin-Bağdat alman emperyelizminin
türkiye'ye girişi.) ( prof dr Lothar Rathmann)
24- (bkz: Nazımın çilesi) ( Rady fish)
25- (bkz: Bir devin düşüşü) ( İgor gouzenko)
26- (bkz: Medya nasıl kuşatıldı) ( Merdan yanardağ)
27- (bkz: Az gelişmişlik sürecinde Türkiye) ( Stefanos yerasimos)
28- (bkz: Kutsal savaş) ( Hasan izzet dinamo)
29- (bkz: Kutsal barış) ( Hasan izzet dinamo)
30- (bkz: Kuran-ı kerim)
31- (bkz: Bermuda şeytan üçgeni) ( Charles berlitz)
32- (bkz: Azap ortakları) ( Erol toy)
33- (bkz: Şaklaban) ( Morris west)
34- (bkz: İlk çember) ( Aleksandr solzenitsin)
35- (bkz: Nazi imparatorluğu) ( William. L Shirer)
36- (bkz: Kavgam) ( Adolf Hitler)
37- (bkz: Atlılar) ( Joseph Kessel)
38- (bkz: Tek yol) ( Aziz Nesin)
39- (bkz: 12 gezegen) ( Zecharia sitchin)
40- (bkz: Barış demokrasi özgürlük) ( Abdi İpekçi)
41- (bkz: Benhur) ( Lewis Wallace)

Kırkbirkere maşallah okuyanlara.

Sevilme ihtiyacı.





Sevilmeyen insan duygusu. Sevilmek kişiyi mutlu kılar, bu bakımdan her insanın bilinç altında sevilmek isteği vardır. Seviyorum seni diyebilen insan sende beni sev demek istiyordur. Sevmek ve sevilmek insan denilen varlığın en yüce duygusudur. Her insan'ın bu yüce duyguya ihtiyacı vardır. Sevilmek için, insanlara nasıl davranacağını bilmeyenler ömür boyu sevilme ihtiyacı duyarlar.

Düşünmek



Düşünmek, insan denilen varlığın özel şekilde organize olmuş madde olarak beyin'in en yüksek ürünüdür. Düşünmek insan toplumuna has emek ve konuşma gibi etkinliklere ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Bunun için insan düşüncesi konuşma ile çok sıkı bir yakınlık içindedir. Ve bu yakınlığın sonuçları dilde ifadesini bulur. Düşünmeyen insan yoktur. Her insan düşünceleri ile yaşar. Fakat bunun farkında değildir. Yalnız herhangi bir sorunla karşılaştığı zaman düşünce sisteminin faal olduğu yanılgısındadır. Aslında her nefesinde beyin düşünmek eylemini uygulamaktadır. Düşünüyorum öyle ise varım diyen ünlü düşünür, Rene Descartes düşünmek eylemini tam anlamıyla ifade etmiştir.

René Descartes (Röne Dekart okunur) (31 Mart 1596-11 Şubat 1650) Fransız matematikçi, bilimadamı ve filozof. Batı düşüncesinin son yüzyıllardaki en önemli düşünürlerinden biridir. Düşünceleri kendinden sonraki bütün filozofları etkilemiştir. 17 ve 18. yüzyıllarda Descartes'ın etkisi kolayca görülebilir. Locke, Hume, Leibniz ve Kant; Descartes'ın düşüncesine yanıt vermeye çalışmışlardır.

Bu bakımdan modern felsefenin babası sayılmaktadır.

BU BiR DEVRiMDiR

1934 yılı haziran ayı... Ankara önemli bir konuğu ağırlamaya hazırlanıyor. İran şahı Rıza Pehlevi gelecek ve Atatürk devrimlerini inceleyecek.

Atatürk yakın arkadaşlarını Çankaya köşkünde topluyor.

Şah için nasıl bir program yapalım  diye soruyor.

Kimi orman çiftliğine götürmeyi öneriyor kimi merinosu gezdirelim diyor.


Beğenmiyor önerileri Atatürk:

Bütün bunlar İran da da var. Onlar da olmayan bir şey yapmalı farkımızı ortaya koymalıyız.

Aklında bir şey olduğu belli... Sofradakiler merakla bekleşirken kararını açıklıyor:

Opera yapacağız !


İşte ilk Türk operası Özsoy un doğus sahnesi bu.... Atatürk operanın konusunu da kendisi belirliyor.

İranlıların şeyhnamesinden esinlenmis bir destan planlıyor :

Öykü, Hakan Feridun un ikiz oğulları Tur ile İrac üzerine kurulu... İkizler doğduğunda şeytanın gazabı onları birbirinden ayırıyor..


Ayrı yollara gidip birbirlerinden uzaklaşıyorlar. Ama yüzyıllar sonra buluşup kardeş olduklarını anlıyorlar. Tıpkı ayrı yollara giden ikizler Türkiye ve İran gibi...

Bunu yazması için Münir Hayri Egeli ye veriyorlar.. Librettoyu Libretto, opera, operet, oratoryo, bale, müzikal gibi sahne eserlerinin yazılı metinlerine verilen ad'dır.

Müziğin sözü olarak tanımlanabilir Egeli yazıyor. Sonra besteci arayışına girişiliyor. Adnan Saygun akıllarına geliyor. Saygun devlet bursuyla gönderildiği Paris ten yeni dönmüş.. Musiki muallim mektebin de

 hocalık yapıyor. Henüz 27 yaşında...


Librettoyu okutuyorlar kendisine...

Şah geliyor.. Bundan bir opera yapacaksın diyorlar.

Seviniyor Saygun... Daha önce hiç operası yok Türkiye nin...


Soruyor :

Solist var mı ?

Yok !

Koro var mı ?

Yok

Orkestra var mı ?

Yok

Ne kadar vaktimiz var ?

Bir ay !


Mucizevi bir öyküdür bu... 1 ayda 27 yaşındaki o adam hem de Riyaseti Cumhur Orkestrası şefinin engelleme çabalarına rağmen solistleri bulur orkestrayı, koroyu kurar eseri besteler ve Türkiye nin ilk opera eserini yaratır. O uykusuz geceler için sonradan şöyle yazacaktır : Ah bu çalısma ! Zaman kısa imkanlar son derece sınırlı. ama içimiz coşkun...



Yalnız benim değil bütün görev almış arkadaşlarımın içi şevkle kaynıyor. Acaba o atılım üstüne atılım yıllarında içimizde duyduğumuz dinmek bilmez heyecanı sönmek bilmez ateşi şimdiki kuşaklar nasıl duyuyorlardır.

Atatürk gelişmeleri uzaktan takip eder. Bir ara Sovyet sefiri Karahana

Sen anlarsın git bir bak deyip provalara yollar. İyi haber alınca kendisi de gidip izler bir provayı...



Ve Özsoy 19 Haziran 1934 gecesi iki devlet adamının huzurunda sahnelenir.

Atatürk bu mucizenin yaratıcılarını gece Çankaya Köşkünde ağırlar kutlar ve engellemeye çalışanlara der ki :

Bu bir devrim hareketidir !



7 Eylül de Adnan Saygun un 100. doğum yıl dönümü kutlandı. Saygunu ya da Özsoyu anımsayan kac kişi var bugün ?

Yada daha zor soru :

O devrim yıllarının dinmek bilmez heyecanını sönmek bilmez ateşini şimdikiler nasıl duyuyorlar ?


alıntıdır.
#


4 Ağustos 2009 Salı

Atatürk ve demokrasi.





Yıllardır tartışılan bir konu. Atatürk diktatörmüdür. Atatürk demokrattı, bir halk meclisi kurarak emperyalizme karşı mücadeleyi başlatan mustafa kemal daha sonra devrimlerini türk halkına benimsetmiştir. Bu günkü diktatör yönetimleri ülkelerini oluşturdukları cunta ile yönetiyorlar. Mustafa Kemal ise büyük millet meclisini kurarak diktatör olmadığını kanıtlamış, dünyaca takdir ve övgüler kazanmış, Türk milletini dünya milletleri arasına sokmuş en büyük Türktür. onu sevmeyenler ise halkın gözünden düşürme çabasıyla diktatör karalaması yapmaktadırlar. Mustafa Kemal Atatürk milletinin kalbinde ve beyninde sonsuza kadar yaşayacaktır. O bu milleti kulluktan kurtarıp özgür vatandaş yapmıştır.

İnternet ve insan.

İnternetin hayatımızdan alıp götürdükleri.

Hayatımızdan alıp götürdükleri kadar, hayatımıza katkılarına bakacak olursak. Çok yararlı olduğunu görürüz internet' in. Bağımlılık veya başka sorunlar yaratması ise kişinin kendisinden kaynaklanır. Yeni bir oluşuma aşırı derecede bağlanmak yapımızda var. İlk tv yayınlandığı yıllarda da buna benzer bağımlılıklar görülüyordu. Daha sonra video bağımlılığı, cep telefonu bağımlılığı ve bu günde internet bağımlılığı.. Doğaldır bütün bunlar, geçmişten gelen noksanlarımızı kapatma çabasıdr bu bağımlılıklar. Zaman içinde normala döner. Yinede, ölçülü ve dikkatle yanaşırsak vereceği zararları en aza indirebiliriz..

Çanakkale

Çanakkale savunması

1915 yılında güçlü ingiliz ve fransız donanmasının hezimetidir. türk askerinin zaferidir, çanakkale savunması.binlerce şehit verdiğimiz bu savaşta, mustafa kemal anafartalarda bir mucize yaratmıştır. ne yazık ki üç yıl sonra 1918 de geri püskürttüğümüz düşman donanması, elini kolunu sallayarak çanakkaleden geçip istanbulda dolmabahçe sarayının önünde toplarını saraya doğrultmuştur. bu donanmayı gören mustafa kemal geldikleri gibi giderler diyerek kurtuluş savaşını samsunda başlatmıştır..

Batının senaryosu.

Osmanlıyı yeniden ihya etmek.


Dünya üzerindeki tek güç abd nin Türkiye üzerinde hazırladığı bir senaryodur  Osmanlıyı yeniden ihya etmek. Çünkü, abd Avrasya'ya hakim olmak için Türkiyeyi istediği kıvama ancak Osmanlıyı tekrar ihya etmek le ulaşabileceğini biliyor..
Geçmişte Almanlar'da, Osmanlı'ya yardım etmek, ordusunu geliştirmek amacıyla gelerek Osmanlı devletinin ordusunu, ekonomisini ve en önemlisi siyasetini yönlendirerek
Osmanlının felaketini oluşturdular.
Osmanlıyı yeniden ihya etmek düşüncesinin altında yatan gerçek, avrupa ve abd nin de Türkiye üzerinden avrasya ya hakim olması.  çünkü, avrasya'nın zengin  toprak altı zenginliği batıyı ve abd yi mıknatıs gibi kendine çekiyor..

ATATÜRK

Mustafa Kemal Atatürk

Yetmiş yıllık bir özlemi sevgili Mustafa Kemal Atatürk' e nasıl anlatsam? Bilemiyorum utanacağım, yüzüm kızaracak, gözümden yaş gelecek..Düşmanlarımız tarafından işgal edilmiş bu ülkeyi kurtarma çabaların ın boşa gitmesi utanılacak bir durum. Yine başlangıca döndük. Borç içinde bir ülke, ürettiğinin çok üzerinde tükettiği için de (iki yakası bir araya gelmiyor) yani cari açık yükseliyor. Savurgan bir toplum olduk sevgili Atatürküm. Milli politika hak getire, bu millet için senin yaptıklarını karalama kampayaları ala bildiğine yaygın. Bundan çok utanıyorum Atatürküm. senin gençliğe hitabendeki, dahili ve harici bedhahların olacaktır. cümlesideki bedhahları (kötülük isteyen, garezkar) her yerde görüyorum. Huzursuzum, cumhuriyetin başlangıç yıllarına dönmek istiyorum. sevgili Mustafa Kemal Atatürkün özgür, bağımsız ve çağdaş uygarlığını aşmış türkiyesinde yaşamak istiyorum..

Türkçeyi yozlaştırmak

Türkçenin yozlaşması  yeni bir olay değil ki. Yüz yıl evvel konuşulan ve yazılan Türkçeye baktığımız zaman yozlaşma başlamış.  Daha da eskidir bu yozlaşma ki bunu fark eden Karaman oğlu Mehmet bey divanda, dergahta,bargahta, mecliste, meydanda Türkçe konuşulacak, bildirgesi dilimizin yozlaşıp, Arap ve Acem dilinin hakimiyeti altına girdiğini görmesidir. Ne yazık ki Osmanlı bu bildirgeyi duymamış bile Osmanlı bir dil oluşturmuş Arap, Acem ve Türkçe karışımı. Padişahların isimleri dahi Araplaşmış. Ne dilimiz'de nede isimlerimizde Türklük kalmamış. Fransızlar'la biraz yakınlık kurmuşuz Fransızca kelimeleri dilimize sokmuşuz. Almanlar'dan, İngilizlerden alınan kelimelerle Türkçe olmuş çorba..  Bu gün dahi Osmanlıca kelimeler kullanılıyor ise, sorumlular  en başta Türk dil kurumu, edebiyatçılar ve eğitimcilerdir.

Dünyanın en zeki milleti.

Tabi'ki İngilizlerdir. Hong Kong gibi uzak doğunun en hareketli liman şehrini Çinlilerden yüz yıllığına kiralamak, İngiliz sermayesini Hong Konga yerleştirerek ülkesinin ekonomisini kalkındırmak, Kanada, Avustralya, Hindistan. ve dünyanın bir çok coğrafyasında bayrağını, parasını dilini geçerli kılmak zeka ürünü değilse ben bir şey bilmiyorum.

Türkiyenin süper güç olması.

Süper güç olmak hayali kendisini, bu vatanın evladı olarak düşünen herkesindir .Ama nasıl süper güç olunur onu bilmiyoruz.

En azından bazı gerçekleri görmemiz gerekir. Üretimimiz tükettiğimizden düşük olursa, dünya pazarlarında rekabet edecek kalitede mal üretemezsek, devamlı borç alarak yaşıyorsak. 9 ocaktan beri imf yetkilileri borç olarak verecekleri 5 milyar dolar için bir çok şartlar öne sürerek zorluk çıkarıyorlarsa biz süper güç olamayız. Hayal kurmayalım. Gerçekleri açık seçik görelim. Bu gün İsviçrenin Davos kasabasında toplanacak olan zirvede dünyanın süper güçlerinin alacakları kararları dikkatle izleyin, başbakanımız dış işleri bakanımız ve devlet bakanımız zirveye katılan devlet başkanlarıyla ikili görüşmeler yapacaklar. Özellikle dış işleri bakanımız Ermenistan dış işleri bakanı Nalbantyan la ne görüşecekler lütfen ihmal etmeyin. Olaylara objektif yanaşırsanız daha sağlıklı düşünebilirsiniz. Süper güç olma hayallerini bir kenara koyup nasıl bu bağımlılıktan kurtuluruz diye düşünmeye başlarsınız.
1839 tanzimat fermanı, 1856 ıslahat fermanı ile başlayan Osmanlıyı parçalama senaryoları, borçlandırılarak uygulamaya geçiren o dönemin süper güçleridir. Bu günkü süper güçler de ayni senaryoyu uygulamaktadırlar.
lütfen son yüz yılı iyi araştırın ve öğrenin, o zaman süper güç olamıyacağımızı görürsünüz. Borç alan ülke değil, borç veren ülke olabilirsek süper güç olabilmenin ilk adımını atmış oluruz. Devletimizin kuruluşunda ki en önemli unsur tam bağımsızlık olduğunu belleklerimize kazımamız gerekir.

Boşanmak

Düşünmeden, yalnız duyguları ve tutkuları ile birbirlerine bağlanmış kişilerin aradan geçen süreç içinde uyumsuzluklarını görerek kopmaları. Olan arada kalan çocuklarına olur.

Hayatın anlamsız geldiği andır,
yıllarca beraber yaşadıktan sonra, terkedilerek yalnız bırakıldığını anladığın en kötü gündür.

Köyüm

Gacık köyü

Yalovaya 14 km uzaklıkta orman kenarında İzmit körfezini kuşbakışı gören bir mevkide kurulmuş beş yüz yıllık çınarları ile ünlü, Atatürkün bu çınarların altında kahve içmeye geldiğini yaşayan insanları var.
Meyve bahçeleri, illada kirazıyla ünlüdür. Yerli halk kendilerine manav diyorlar. Görüntüsüyle Avrupa köylerini aratmaz.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Aşk yoktur söylemi.

Aşkı yaşayamamış kişi söylemi. Okyanus ötesindeki sevgiliyi her an düşünen kişi aşk vardır diyor. Elli yıl evvel sevdiği sevgiliyi düşünen aklına geldikçe ağlayan ihtiyar aşk vardır diyor. Mevlana aşk vardır diyor. Aşk üzerine yazılmış binlerce şiir ve öyküler aşkın varlığının göstergesidir.

Shakespeare'in ünlü romeo jülyet'i, 1500lü yıllarda Fuzuli'nin leyla ile mecnunu, Gothe'nin Werther'in acıları. Paul ve Virgin, Yusuf ile Züleyha, Kerem ile aslı, Tahir ile zühre gibi insanlık tarihindeki aşk öyküleri aşkın varlığının günümeze kadar yansıması değilde nedir?

Aşk Pınarı

Bir yanardağ taşır gibi kalbimde taşırken sevgini,
Gecelerim lacivertti,
Gözlerine baktıkça...
Döküldükçe göksüme
Güneş ışığı gibi saçların,
Gözlerimde sezdiğin,
Gerçi birer gizli dertti,
Fakat, gecelerim yine lacivertti...
Ondördünde başlayıp dağıtmaya,
Yirmisinde bana gelen,
Dudaklarının tadı,
Yüzlerce erkeği bana hatırlatmadı...
Sanki bir beyaz zambaktın,
Ve bendim onu ilk koklayan...
Bugün benimsen,
Biliyorum ki, bir başkasınındın yarın,
Bir orospu idin...
Bu, bir hakikatti,
Fakat, gecelerim yine lacivertti...
Siyah kirpikli mavi gözlerin
Ve yumuşak ellerin,

Okşadıkça beni...
Kimse anlamadı seni,
Ve benim içimdekini,
Kimse ermedi sırrına bu felsefenin
Orospu,
Çölde bir pınardır,
Dağıtır tadını susamışlara...
Kanmayan döner, döner içer,
Bazı da bekleşenler olur,
Aynı tastan içmek için...
Ne çıkar,
Böyle bir pınar başında,
Ve onun mermer taşında
Yaslanıp kaldımsa...

07.04.1964 tarihli Peri Magazinden

Etiketler: ,

22 Mart 2009 Pazar

başlangıç

22 mart 2009 pazar.

başlamak başarının yarısıdır düşüncesiyle bir blog oluşturdum. bundan böyle burada güncel olaylar hakkında görüşlerimi yansıtmayı düşünüyorum.