18 Mart 2010 Perşembe

Hayatınız seçtiğiniz kadındır.

.

Zevkli bir kadına rastlarsanız, ZEVKiNiZ,
bilgili bir kadına rastlarsanız BiLGiNiZ,
zeki bir kadına rastlarsanız ZEKANIZ gelişir.
Hayat kat kattır.
Babil'in Asma Bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir ve
bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür.
Ve bugün durduğunuz teras ,
seyrettiğiniz manzara,
gördüğünüz hayat yanınızdaki kadının terası, manzarası ve
hayatıdır.
Hayatınız seçtiğiniz kadındır. 

Çanakkale Zaferi

Yıl 1915 dönemin güçlü donanmaları olan ingiliz ve fransız
donanmaları, Çanakkaleyi geçip İstanbulu işgal etmek
niyetindeler. Osmanlı savunma ordusunu Alman general
Otto Liman von Sanders  tarafından yönetilmektedir.
Mustafa Kemal ordu kumandanı olarak anafartalarda
düşman ordusunu geri püskürtmüştür.

Bu bir zaferdir, bu zafer İngiltere de hükümet düşmesine
sebep olmuştur. Y ıl 1918 Osmanlı ordusu silah bırakıp
teslim olmuş, savaşarak Çanakkaleyi geçemeyen düşman
donanması ellerini kollarını sallayarak Çanakkaleyi geçerek
Dolmabahçe sarayının önünde toplarını saraya doğru
çevirmesi ile vatanı savunmak amacıyla Çanakkale'de
şehit olan binlerce Mehmetciğimizin kemikleri
sızlamamışmıdır?

16 Mart 2010 Salı

Kaderciler..

Kadere inanmak!! İnsan yaşamında, olabileceklerin tümünün önceden programlanmış olduğuna inananlar..
Kaderciliği insan beyninin fonksiyonlarını inkar etmek
olarak algılıyorum... Kadermi? Facebook sitesinde bir çok
insan ile tanışıp yazışmamız.. Yoksa düşünerek aldığımız bir
kararmı?

Kadercilik, dünyada ve insan hayatında her şeyin önceden
çizilmiş bir felsefi görüş, olduğunu düşünenler, antik
mitolojide yaygın bu görüşün bu gün dahi geçerli olması
insan oğlunun yani bizlerin, sahip olduğumuz
beyinlerimizin ikinci planda kaldığını göstermiyormu?

Şu iletişimi kurabilen bizler bunu neye borçluyuz? Kaderemi
yoksa insan beyninin yaratıcılığına'mı?

Çok eskiye gitmemize gerek yok iki yüz yıl evvel yaşamış
insanlar ile bu günün insanını karşılaştırırsak kaderciliği
benimsemiş o günün insanı, pasifliğe ve şartlara sessiz ve
sedasız boyun eğmeye yönlendirilmiştir. Ne yazık ki beynin
işlevi yok sayılmıştır. İnsanlık; yani beyin düşünerek bu
güne ulaşabilmiştir. Bunuda, yetişkin ve eğitim görmüş insan
kolaylıkla tespit edebilmelidir. Eğer beynini kullanmayı
bilyorsa.

3 Mart 2010 Çarşamba

Türkçenin yozlaşması


Konuşulan ve yazılan Türkçeye baktığımız zaman yozlaşma
başlamış.

 Daha da eskidir bu yozlaşma ki, bunu fark eden
Karaman oğlu Mehmet bey divanda, dergahta, bargahta,
 mecliste, meydanda Türkçe konuşulacak, bildirgesi
dilimizin yozlaşıp, Arap ve Acem dilinin hakimiyeti altına
 girdiğini görmesidir.

 Ne yazık ki Osmanlı bu bildirgeyi duymamış bile.
"Karaman oğulları Osmanlıyı çok uğraştırmıştır egemenliğine alabilmek için". 
Osmanlı bir dil oluşturmuş Arap, Acem ve Türkçe karışımı. Öyleki, saraydan yayınlanan bir ferman'ı Osmanlı vatandaşının algılaması olanaksızdı.. (Bakınız  1839 tanzimat ferman'ı 1856 ıslahat ferman'ı)  Bu günkü siyasetçilerimizin yaptıkları konuşmaları da dinleyen seçicilerin çoğunun siyasilerin konuştuklarını  anlamadıklarını tespit etmek zor değil..

Padişah isimleri dahi Araplaşmış.(Abdülhamit, Abdülmecit, Abdülaziz)
Ne dilimiz'de nede isimlerimiz'de Türklük kalmamış.
 Fransızlar'la biraz yakınlık kurmuşuz Fransızca kelimeleri
dilimize sokmuşuz. Almanlar'dan, İngilizlerden alınan
kelimelerle Türkçe olmuş çorba..  Bu gün dahi Osmanlıca ve yabancı
kelimeler kullanılıyor ise, sorumlular  en başta Türk dil
kurumu, edebiyatçılar ve eğitimcilerdir.